İnfertilite Nedenleri Nelerdir?
Kadına ait nedenler (%40-50)
Erkeğe ait nedenler (%30-40)
Her ikisine ait nedenler (% 25)
Açıklanamayan nedenler ( % 10-15)
Sıralanan bu nedenleri anlayabilmek için öncelikle gebe kalabilmeyi etkileyen faktörleri bilmek gerekir. Tek bir adet döngüsünde gebe kalma şansı pek çok faktörün etkisi altındadır. Bu faktörleri inceleyecek olursak ;
Kadının yaşı: Biyolojik saat ilerledikçe kadının gebe kalma şansı giderek azalır. Bunun en önemli nedeni yaş ile birlikte yumurtalıklardaki yumurta sayısı ve kalitesinin azalmasıdır. 20 yaşında bir kadın ile 21 yaşındaki' nin gebe kalma olasılıkları arasındaki fark çok büyük değilken 30’lu yaşlarda bu fark daha fazla anlam kazanır.
Cinsel ilişki sıklığı: Cinsel ilişki sıklığı açısından normal ya da anormal diye bir sınıflama yapmak doğru değildir. Önemli olan ilişki sayısının az ya da çokluğu değil yeterliliğidir. Bunun için optimum sayı haftada 2 ilişkidir.
Zamanlama : Cinsel ilişki sıklığının yanısıra ilişkinin zamanlaması da önemlidir. Yumurtlamanın olduğu günlerde girilecek olan ilişki, gebelik olasılığını arttıracaktır.
Süre: Çiftin ne kadar zamandır çocuk istediği önemli bir noktadır. Gebe kalmaya uğraşan çiftlerde aradan geçen süre uzadıkça, tıbbi yardım almadan başarılı bir gebelik elde etme olasılığı da o ölçüde azalmaktadır.
Patoloji: İnfertiliteye neden olabilecek bir patolojinin varlığı da gebelik şansını azaltır. Bunlara en güzel örnek geçirilmiş ameliyatlar ya da endometriozisdir.
Kadına ait nedenler arasında en sık görüleni tüplerde görülen hasarlara bağlı çocuk sahibi olamama durumudur. İkinci sırada yumurtlama problemleri görülür. Erkeklerde ise en sık neden spermlerdeki sayı veya fonksiyon bozukluğu olarak tespit edilir.
İnfertilite Tanısı Nasıl Konur?
İnfertilite tanısı konabilmesi için yukarıdaki tanımlamaya uyan çiftlerin her ikisinin beraberce hekime başvurması gerekmektedir. Çünkü infertilite nedenleri çiftlerin her ikisini de değerlendirmeyi içerir. Karşılıklı suçlamalar, nedenin karşı tarafta aranması ve eşin yalnız bırakılması; tedavi başarısını önemli ölçüde düşürecektir.
Hekim tarafından öncelikle jinekolojik muayenesi yapılan kadının, adetliyken hormon testleri istenir. Ultrasonografik olarak yumurtalık kapasitesi değerlendirilir. Ardından rahim ve tüplerin durumu hakkında bilgi veren HSG(Histerosalpingografi) çekilir. Bu arada sperm testi yapılan erkek ürolojik muayeneden geçirilir. Tüm bu sonuçlar değerlendirilerek infertilite sebebi ortaya konmaya çalışılır.
Problemin sebebine, çiftin evlilik veya kısırlık süresine ve kadının yaşına göre tedavi şekli ve protolu belirlenir. Bu doğrultuda çifte bilgi verilerek başarı şansı hakkında aydınlatılır.
İnfertilite tedavi yöntemleri nelerdir?
İnfertilite teşhisi konulan hastalar çocuk sahibi olmalarına engel olan sebebe, kadının yaşına, infertilite süresine, erkeğin sperm sayısı ve kalitesine göre değerlendirilir. Yardımcı üreme yöntemleri dediğimiz özetle şu tedavi yöntemlerinden birine dahil edilirler;
Yumurtlama Tedavisi (Ovülasyon İndüksiyonu)
Yumurtlama Tedavisi + Aşılama Tedavisi (İntra Uterin İnseminasyon)
- Tüp Bebek
İnfertil bir çiftin yumurtlama tedavisi programına alınabilmesi için; kadının yaşı ileri olmamalı, tüpleri açık olmalı, erkeğin sperm sayısının yeterli ve hareketlerinin de normale yakın olması gerekmektedir.
Yumurtlama tedavisine aşılama tedavisi dahil edilir ise başarı şansı belli bir düzeyde arttırılmış olur. Burada yapılan işlem erkeğin spermlerinin laboratuar ortamında alınması, içlerinden kaliteli olanlarının eşinin rahminin içine uygun bir enjektör ile verilmesidir.İşlemin amacı rahim ağızında spermlerin geçişine engel olması muhtemel patolojileri ekarte etmektir. Bunun yanı sıra erkeğin hareketleri ve şekli kaliteli olan spermlerini seçip bunları rahim içine vermektir.
Yumurtlama tedavisi ağızdan verilen ilaçlar ile veya tüp bebek tedavisinde de kullanılan iğnelerle de yapılabilir. Adet dönemi başlarında ilaç uygulaması başlatılır, yumurtaların boyutları belli aralıklarla ultrasonografi eşliğinde takip edilir. Amaç en fazla birkaç adet yumurtanın gelişimini sağlamaktır. Bunun nedeni çoğul gebeliği önlemek ve oluşabilecek aşırı yumurtalık gelişim sendromuna (OHSS) sebebiyet vermemektir. Uygun boyuta gelen yumurta çatlatma iğnesiyle yumurtalık dışına attırılır. Bu süreci 36 saat sonra yapılan aşılama işlemi tamamlar. Daha sonra kadının yeni adet dönemine kadar beklenir.
Başarının göstergesi adet rötarı ve gebelik testlerinin pozitif bulunmasıdır. Ancak kesin başarı bebeğin kalp atışlarının ultrasonografik olarak tespiti ve nihayi olarak bebeğin ailenin şefkatli kollarına teslimi olacaktır.
Tüp Bebek Nedir? Nasıl Bir İşlemdir?
Yumurtlama tedavisi ve aşılama işlemi anlaşılacağı üzere infertilite nedenleri daha kolay açılabilen çiftlere uygulanır. Ancak her zaman işimiz bu kadar kolay olmamakta, çifteleri uzun yıllar bebek hasretiyle yıpratan zorlu problemlerle karşılaşmaktayız. Her gün bir adım daha gelişen modern tıp teknoloji' nin desteğini de alarak bu zorlu problemlerin tespiti ve tedavisinde gelişmelerde bulunarak çözümler üretmektedir. Yardımcı üreme yöntemlerinin bu gün geldiği en son noktada tüp bebek yöntemleri bulunmaktadır.
Tüp bebek yöntemleri de kendi içinde bir takım isimler almaktadır. Bunlardan en sık uygulanan iki tanesi Klasik Tüp Bebek (IVF) ve Mikroenjeksiyon (ICSI) olarak adlandırılır.
IVF ve ICSI tedavilerinde kadınlara adet döngülerinin başında veya öncesinde başlanan ilaçlarla çok sayıda yumurta geliştirilmesi amaçlanır. Yumurtlama tedavisinden temel fark budur. Yumurtaların gelişimi ultrasonografik olarak takip edilir. Olgunlaşan yumurtalara yine çatlatma iğnesi verilir ancak 36 saat sonrasında yumurtalıktan atılmalarına fırsat vermeden ultrasonografi eşliğinde özel bir iğne ile vajinadan girilerek yumurtalar toplanırlar.Bu işleme yumurta toplama (OPU) denir.
IVF uygulanan kadınların laboratuar ortamına alınan yumurtaları etrafına belli sayıda sperm yerleştirilerek, spermin yumurtayı kendi başına döllemesi sağlanır. ICSI uygulamasında ise sperm yumurtanın içine mikroskop eşliğinde özel iğneler yardımıyla embriyolog tarafında sokulur. Yani spermin yumurtayı dölleme görevi de gerçekleştirilmiş olur. Her iki durumda da oluşan embriyolar belli bir süre laboratuarda olgunlaştırılır. Bu işlemler laboratuar ortamında gerçekleştirildiği için dilimizde tedayiye yakıştırılan isim “tüp bebek” olmuştur. Gelişen embriyolar anne rahmine özel bir enjektörle yerleştirilirler. Buna da embriyo transferi (ET) denir. Takip eden dönemlerde bebeğin anne rahmine tutunmasına yardımcı olan bazı ilaçlarla destek olunur. Gebelik testleriyle sonuç hakkında fikir sahibi olunur. Başarı bebeğin laboratuarda başlayan yolculuğunun beşiğinde sona ermesiyle, özlemi bitiren, hekimi ve aileyi mutluluğa boğan eşsiz bir duygudur.
Kimlere Tüp Bebek Yapılmalıdır? Tüp Bebek Endikasyonları Nelerdir?
Tüp bebek yöntemiyle ilk canlı doğum, Haziran 1978’de olmuştur. Tüp bebek yöntemlerinin aslı dişi üreme yollarının, mekanik fonksiyonunun devre dışı bırakılmasıdır. İlk yıllarda ciddi tübal hastalığı olan hastalar için geliştirilmiş, her iki tüpün alındığı bilateral salpenjektomi operasyonu geçirmiş veya tüpleri fonksiyon göremeyecek derecede hasara uğramış hastaların tek ümidi olarak önerilmiştir. Bunu takiben tüp bebek yöntemleri, antisperm antikorları, endometriozis, oligospermi(sperm azlığı) ve açıklanamayan infertilite gibi, diğer farklı infertilite problemleri için de uygulanmaya başlamıştır.
Tıbbi olarak kabul görmüş ve ülkemiz yasalarında “Bütçe Uygulama Talimatı”yla da belirtilerek kurumsal desteği sağlanan endikasyonları şöyle sıralayabiliriz:
Erkek Faktörü: Semende toplam hareketli sperm sayısı 5 milyondan az olmalı. 15 gün arayla 3 kez bakılmış olmalı.
Tubal Faktör: Her iki tüpü tıkalı olanlar (Bilateral Oklüzyon), karın içinde aşırı yapışıklığı olanlar (Adezyon). Bu hastalara cerrahi uygulanmışsa 1 yil süre geçmiş olmalı.
Yani kadında tubaların (kanallar) ikisi birden kapalı olmalı, açılması için mikrocerrahi yöntemle opersyon yapılmalı. Tubalar açılmış ise, bir yıl gebelik beklenmeli. Ancak hemen belirtelim ki mikrocerrahi, bu eğitimi alanlarca yapılmalıdır.Endometriosis: Endometriozis üreme çağındaki kadınlarda görülen bir hastalıktır. Hastalık adını rahimin iç tabakasını döşeyen tabaka anlamına gelen ve her ay adet döneminde kalınlaşıp dökülen ''endometrium'' dan almaktadır. Endometriozis'te normal olarak rahim iç tabakasında bulunması gereken endometrium'a benzeyen doku rahim dışında vücudun diğer bölgelerinde de bulunmaktadır. Rahim dışındaki bu endometriozis odakları ağrı, kısırlık ve diğer bazı sorunlara neden olabilmektedir.
Endometriozisin en sık görülme yerleri, karın boşluğunda özellikle yumurtalıklarda, rahime ait tüplerde, rahimi destekleyen başlarda, vagina adını verdiğimiz döl yatağı ve kanal arasındaki alanda, rahim dış yüzeyinde ve pelvis denilen karın boşluğunun yüzeyindedir. Bu endometriozis odakları bazen barsaklarda, anal kanalda, idrar torbasında, vaginada, rahim ağzında, dış üreme organları üzerinde veya geçirilmiş karın ameliyatlarının yara izlerinde görülebilir. Endometriozisin kesin tanısı laparoskopi ile konur. Bu işlem karın duvar açılmadan 1 cm’lik delikler oluşturulur. İnce kameralar kullanarak karIn içi organlara ve genital organlara bakılır. Odaklar gözle aranır, örnek alınarak patolojik tanıyla onaylanır.
Anovulasyon: Yumurtlama olmaması durumudur.3 kez yumurtlama tedavisi denenmiş olmalıdır..
Açıklanamayan İnfertilite: Bu tanıyla tedavi edilebilecek çiftlerin infertilite süresi üç yıldan uzun olmalıdır ve öncesinde 3 kez aşılama (IUI )yapılmış olmalıdır.
Sekonder İnfertilite : Daha önceden çocuk sahibi olmuş fakat daha sonra çeşitli nedenlerle bu yetisini kaybetmiş çiftlere verilen tanımlamadır. Bütçe Uygulama Talimatı çerçevesinde ülkemizde bu grupta yer alan çiftler kurum desteği alamamaktadırlar.Ayrıca kadının 40 yaşını doldurmuş olduğu çiftler Bütçe Uygulama Talimatı gereği kurumsal destek görmemektedirler. Bu grup hastalar tüp bebek tedavisine en fazla ihtiyaç duyan hasta grubu olmakla beraber başarı şansı genç çiftlere göre daha düşüktür.